Tüp Bebek Nedir?
Halk tabiriyle “tüp bebek” olarak adlandırılan in vitro fertilizasyon (IVF), dünyada ilk defa 1978 yılında İngiltere’de Prof. Dr. Robert Edwards tarafından uygulanmaya başlanmıştır. “Tüp bebek” tedavisinde kadından toplanan yumurta ve erkekten toplanan sperm, laboratuvar ortamında cam bir kapta (petri kap) bir araya getirilir. Latince bir kalıp olan in vitro Türkçe’de “cam kap içinde” anlamına gelmektedir. Yumurta ile sperm bir araya konduktan yaklaşık 40 saat sonra, yumurtanın döllenip döllenmediği ve hücre bölünmesinin başlayıp başlamadığı kontrol edilir. Daha sonra döllenmiş yumurtalar (embriyolar) kadının rahmine yerleştirilir.
Prof. Dr. Robert Edwards “tüp bebek” (IVF) tedavi yöntemini bulduğu için 2010 yılı Tıp dalında Nobel ödülüne layık görülmüştür.
Tüp bebek ilaçları
“Tüp bebek” tedavisininde tüm tıbbi tedavilerde olduğu gibi bazı riskleri vardır. Kısırlıkşikayeti olan birçok kadın tüp bebek tedavisi kapsamında, yumurtalıkları bir veya daha fazla sayıda yumurta üretmesi için uyaran ilaçlar (ovulasyon indiksiyon) kullanır. Bu ilaçları kullanırken görülebilecek yan etkiler:
- İğne yapılan noktalarda morarma ve hassasiyet: İğne için farklı noktalar tercih etmek faydalı olacaktır.
- Alerjik reaksiyon, mide ve bağırsaklarda hassasiyet, baş ağrısı veya ruhsal dengesizlikler: Bu tip şikayetleriniz olursa, mutlaka uzman doktorunuz ile paylaşın.
- Yumurtalık hiperstimülasyon sendromu (OHSS): Bu durum, yumurtalıkların çok fazla folikül (içinde yumurta olan sıvı dolu keseler) üreterek, normalden fazla büyümesidir. OHSS, kısırlık tedavisi için verilen neredeyse her ilacın yarattığı bir yan etkidir. Genelde hafif seyreder ve ilaç tedavisinin sonlanmasıyla biter. Ancak, bazı ağır durumlarda, OHSS, yumurtalıkların aşırı büyümesi, sıvı kaybı, yorgunluk, karın ve akciğerlerde sıvı birikmesine yola açar. Çok ender olarak da (tedavi gören hastaların %1’nden azında), OHSS, kan pıhtıları ve böbrek yetmezliğine yol açabilir. Ağır OHSS riskini azaltmanın yolları: (1) Yumurtalığı daha az uyarmak için ilaç dozunu düşürmek, (2) Ovulasyonu başlatan insan korionik gonadotropin (hCG)’i engellemek veya denemeyi iptal etmek, (3) Yumurtaları toplamak ancak embriyolar sonraki denemede kullanmak için dondurmak.
Yumurtalık Kanseri Riski
Kısırlık tedavisinda kullanılan ilaçlar ile yumurtalık kanseri arasında ilinti gösteren eski tıbbi çalışmalar olmasına rağmen, güncel tıbbi çalışmalar bu tür herhangi bir ilinti saptamamıştır.
Yumurta toplama işlemi
Yumurta toplama sürecinde, uzman doktorunuz vajinal ultrason aracılığıyla, uzun ve ince bir iğneyi vajinanızdan yumurtalığınıza sokar. Daha sonra yumurtalığınızdaki her folikülden yumurtaları tek tek toplar. Bu işlem için genelde anestezi uygulanır.
Potansiyel riskler:
- İşlem sırasında veya sonrasında hafif yada orta rahatsızlık,
- İdrar torbası, bağırsak veya kan damarları gibi yumurtalıklar etrafındaki organlara hasar,
- Yumurtalık veya pelvik damarlarda kanama (bu tür kanamalar çok hafif olup, çok ender ameliyat veya kan nakli gerektirir),
- Çok ender de görülse leğen kemiği bölgesinde (pelvik) enfeksiyon, ancak böyle bir enfeksiyon görüldüğü durumlar ağır olup, damar yolundan antibiyotiklerle tedavi edilir. Çok az durumda, enfekte olmuş rahmi, yumuratlıkları ve tüpleri ameliyatla çıkarmak gerekebilir.
Embriyo Transferi
Embriyo transferi esnasında, uzman doktorunuz, genelde gene ultrason yardımıyla, önce dış kateteri (spekulum) vajinanızdan sokarak, rahim ağzından, rahme yerleştirir. Sonra içinde embriyolar olan küçük bir katater, dış kateterin içine yerleştirilir. Son olarak embriyolar rahme salınır.
Uzman doktorunuz, kateteri rahim ağzından sokarken, hafif kramp yaşayabilirsiniz. Bu işlem sonrası, bazen, kramp ve kanama yaşanabilir. Çok ender de olsa, işlem sonrası enfeksiyon yaşanabilir. Bu durum antibiyotiklerle tedavi edilir.
Çoklu Gebelik (ikiz, üçüz vb.)
Uzman doktorunuz, “tüp bebek” tedavisi ile ilintili çoklu gebelik (ikiz, üçüz vb.) riskini sizle paylaşacaktır. Rahme ne kadar çok embriyo transfer edilirse, çoklu gebelik riski o kadar artacaktır. Çoklu gebelik, beraberinde birçok risk getirebilir:
- Bebeği de riske sokabilecek erken doğum,
- Aşırı kan kaybı (maternal hemoraj),
- Sezaryan,
- Hamileliğe bağlı yüksek tansiyon,
- Hamilelik şekeri.
En doğru yaklaşım, en yüksek hamilelik oranını sağlayacak, en az sayıda embriyoyu rahme transfer etmektir. Bu yaklaşımı iyileştirecek tıbbi araştırmalar günümüzde sürmektedir. Eğer ikiz veya üçüz bebek bekliyorsanız, yüksek riskli gebelikler konusunda uzmanlaşan, Kadın Hastalıkları ve Doğum’un yandalı olan, perinatoloji yandalında uzman bir doktora danışmanız faydalı olacaktır. Taşıdığınız embriyo sayısını azaltma yöntemini de seçebilirsiniz.
Tüp Bebek ve Doğuştan Anomali Riski
Tüp bebek tedavisinin temel amacı sağlıklı bir bebek sahibi olmanızı sağlamaktır. Genele bakıldığında, tüp bebek veya doğal yolla doğan çocuklar arasında, doğuştan anomali riskinde bir fark görülmemektedir. Tüp bebek yöntemiyle doğan çocuklarda anomali riski %2,6-3,9 iken, doğal yolla doğan çocuklarda bu oran %2-3’tür.
Tüp bebek işlemi olan IVF’te döllenme spermleri yumurtalara karıştırarak sağlanır. Ancak 1992’den beri uygulanan ve yeni bir yöntem olan intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) işleminde, tüp bebek tedavisine ek olarak, sperm direk olarak yumurtanın içine bırakılır. ICSI göreceli olarak daha yeni bir yöntem olduğundan, bu yöntemle doğan bebeklerin, yetişkinliklerinde sağlık ve doğurganlıkları halen araştırma konusudur.
Yapılan araştırmalar doğal yolla doğan bebeklerle, Tüp Bebek (IVF) ve ICSI yöntemleriyle doğan bebeklerin, doğuştan anomalili doğma ihtimalini benzer göstermektedir. Ancak bazı araştırmaların ortaya koyduğu, ICSI uygulaması sonucu oluştuğu düşünülen bazı hastalıklar (Beckwith-Wiedemann Sendromu, Angelman Sendromu, hipospadias (normalde penis başında sonlanan idrar kanalının (üretra), penisin alt yüzünde sonlanması) veya cinsiyet kromozom bozuklukları), bu işlemin uygulandığı çocukların %1’inden bile azında görülmektedir.
Tüp Bebek ve Düşük Riski
“Tüp bebek” tedavisi sonrası düşük riski doğal yolla oluşmuş hamilelikle aynı orandadır ve annenin yaşıyla ilintilidir (anne yaşı arttıkça, düşük riski de artar). 20’li yaşlardaki kadınlarda düşük riski %15 civarındayken, 40’lı yaşlardaki kadınlarda %50’nin üzerinde olabilir.
Embriyo rahimden Fallop tüplerine hareket ederse, %2-4 oranında dış (ektopik) gebelik riski vardır. Eğer dış gebelik oluşursa, hamileliği sonladırmak için ilaç almak veya ameliyat olmak durumunda kalırsınız. Hamileyseniz ve saplanan ağrı, vajinal kanama, baş dönmesi, bayılma, bel ağrısı veya düşük tansiyon (kan kaybına bağlı) şikayetleriniz varsa, vakit kaybetmeden uzman doktorunuzu arayın. Bu belirtiler dış gebeliği işaret edebilir
OHSS (Yumurtalıkların Aşırı Uyarılması Sendromu)
OHSS Nedir?
Yumurtalıkların Aşırı Uyarılması (Ovarian Hiperstimülasyon Sendromu, OHSS) tüp bebek (IVF) ve aşılama (IUI) tedavilerinde kullanılan yumurtlamayı tetiklemeyi sağlayan ilaçlara vücudun aşırı tepki göstermesidir. Bu sendrom yüksek sayıda folikül oluşan ve estradiol hormonu kanda yüksek seviyede (2500 pg/m’den fazla) olan kadınlarda daha sık görülür. OHSS görülen hastaların nadir de olsa hastanede yatarak tedavisi görmesi gerekebilir.
OHSS’nin belirtilerin ağırlığına göre üç sınıfı vardır: hafif, orta ve ağır. Tüp bebek (IVF) tedavisi gören her 3 kadından 1’inde hafif OHSS görülebilir. Hafif sınıf OHSS’nin belirtileri arasında karın bölgesinde şişlik, mide bulantısı, vücutta su tutumuna bağlı kilo alımı sayılabilir. Orta OHSS’de belirtiler aynıdır, ancak daha şiddetli görülürler. Ağır OHSS’de aşırı kusma varken, midede sıvı gıdaların durması bile zordur. Karında şiddet oldukça fazladır. Bazen nefes darlığı görülebilir.
OHSS’nin teşhisi ultrason muayenesi ile konur. Bu muayene esnasında folikül sayısındaki artış gözlemlenebilir.
Nasıl Tedavi Edilir?
Hafif ve orta OHSS’nin tedavisi dinlenerek, alınan sıvı ve idrarla çıkan sıvı takip edilerek ve bulantı için ilaç kullanılarak genelde tedavi edilebilir. Ağır OHSS’de hastanede yatarak tedavi uygundur. Hastane ortamında serumla verilen ilaçlar sayesinde bulantı kontrol altına alınır ve şişkinliğe yol açan sıvı toplanmasının azalması takip edilir.
Tedavi sayesinde genelde hastalıklar belirtileri bir hafta içinde geçer. Eğer hamile kalındıysa, belirtilerin geçmesi 2-3 haftayı bulabilir. Öte yandan, bu sürecin hamileliğe herhangi bir olumsuz etkisi yoktur.
Riskleri Nelerdir?
OHSS sebepli aşırı su kaybına bağlı vücudun susuz kalması (dehidrasyon) ve karında biriken sıvının oluşturduğu basınç nadirde olsa kan damarlarında pıhtılaşmaya sebep olur. Oluşan pıhtılar akciğerlere, beyne veya diğer önemli organlara ulaştığında, ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. OHSS’nin zamanında tedavisi bu komplikasyonların oluşma ihtimalini ortadan kaldırır.